Oyun, çocuğun zihinsel, sosyal, duygusal ve psikomotor gelişimini destekleyen çok önemli bir ihtiyacıdır. Çocuk oyun aracılığı ile kendini ifade etme, dili kullanma, sosyal olayları anlama, kurallar koyma, karar alma, işbirliği yapma ve duygusal dünyasını yansıtma konularında fırsat bulur. Montaigne’e göre oyun, çocukların en gerçek uğraşıdır ve yetişkinlerin işe gitmesi gibi çocuklar da oyuna gider. Oyunun çocuk yaşamındaki yeri göz önüne alındığında, oyuncağın önemi de belirginleşmektedir. Çocukta merak uyandıran, hayal gücünü arttıran, çocuğu problem çözmeye yönlendiren her şey çocuk için oyuncak olabilir. Çocuklar, içinde bulunduğu yaş döneminde edindiği becerileri geliştirecek olan oyuncaklara eğilimli olmaktadırlar. Bu nedenle oyuncak seçiminde öncelikle çocuğun yaşı göz önünde bulundurulmalıdır. Küçük çocuklar, duyularını uyaran oyuncaklardan hoşlanırlar; renkli çıngıraklar hem çıkardıkları sesler, hem renkleri, hem de çocuğun eliyle onu hareket ettirebilmesi nedeni ile ilgilerini çekebilir. Psikomotor gelişimi ilerlemeye başlayan ve bilek kasını kullanan çocuklar legolarla ve farklı şekil ve boyutlardaki küplerle oynamayı severler. 4 yaş ve üstü çocukların ise hayal güçlerini destekleyen her türlü nesneyi oyuncak olarak kullanabildiklerini görmekteyiz. Bu nedenle oyuncak olmayan materyallerin oyuncak yerine kullanılabilmesi önemlidir [Evdeki kaplar, yastıklar, tencereler vb. gibi]. Bu nesneler çocuğa oyunu istediği gibi şekillendirebilmesi ve hayal gücünü geliştirebilmesi için fırsat sağlamaktadır. Bu nedenle ebeveynlerin (çocuğun fiziksel sağlığı ve güvenliğini tehdit edecek nesneler dışında) bu konuda izin verici olmaları önemlidir. Ebeveynlerin çocuğa oyun içerisinde izin verici olmadıkları bazı oyun araçları ise su, kum, toprak ve çamurdur. Oysa tüm bunlar çocuğun dış dünyayı tanıması, bazı kavramları yaşayarak öğrenmesi ve hayal gücünü geliştirmesi için önemli bir fırsat sunmaktadır. Evdeki kıyafetler de çocukların oyun aracı olarak kullanmaktan oldukça keyif aldıkları oyuncaklar olarak düşünülmelidir. Çocuk farklı kıyafetleri deneyerek aslında kafasında canlandırdığı kişinin rolüne girmekte, farklı sosyal rolleri deneyimlemekte, hayal gücünü geliştirmekte ve o rolde olmanın nasıl bir duygu olduğunu yansıtmaktadır. Oyun yalnızca çocuğun işi olmamalı, ebeveynler de çocuğa eşlik etmelidirler. Anne babalar oyunu çocuğun yaşamına katılmalarını sağlayan bir köprü olarak görmelidirler. Çocuk oyun esnasında aslında kendi duygularını, düşüncelerini, beklentilerini yansıtmaktadır. Oyun ortamı anne babanın çocuğu daha iyi tanımasını, olası kaygıları ve korkularına destek olmasını, kazandırmak istedikleri alışkanlıkları verebilmelerini sağlar. En önemlisi de kendisine ayrılan özel bir zaman dilimi olduğu için çocuk sevildiğini, değer gördüğünü hisseder. Ebeveynler oyun oynarken çocuğun yalnızca özgürce kendini anlatabilmesine olanak sağlamamalı; aynı zamanda oyun odasını özgürce dağıtabilmesine de izin vermelidirler. Bu sayede çocuk, kendi oyuncaklarını düzenlemeyi, organize edebilmeyi öğrenecektir. Odasını toplayamadığı zamanlarda çocuğa yardımcı olunmalı ancak onun düzenini bozmamaya dikkat edilmelidir.

Özetle, oyun çocuğa yaşam deneyimi sağlamakta ve bu deneyim, çocuğun kendini farklı durumlara uyarlamasına yardımcı olmaktadır.